21 Şubat 2009 Cumartesi

Ofiste yaşanan klasikler


*Kenan'ın tost makinesinde köfte pişirmesi.

*Sadık'ın burun spreyi ile laptop ekranını silmesi.

*Behlül'ün bardağa sallama çay yerine demlik poşet çay koyması.

*Sunucuyu ve monitörü duvar spreyi ile boyamak. ( bknz.Can)

*Webcam ile fare avı. ( Kenan ve Can)

*Ofisten gece bisikletle eve dönmeye çalışmak. ( Kenan ve Can )

*Korhan'ın gülüşü. "w a s d "

*Rocky'nin gelen müşteriyi esir alması. ( Alman Kurdu ama Türk usulü)

*Ümit'in hep birlikte uyuma teklifi.

*Can'ın blog yazmaya başlaması.

Nefretin nesi var ?

Düşünceyle karanlık bi çuvala doldurulmuş,kin adını verdiği prangayla ayağıma zincirlemiş,omzumdaki acının artmasına sebep vermiş, sonunu göremediğim bir uçuruma bakarken,ağzından çıkan alaycı bi rüzgarla dengemi kaybettirmiş,düşler için mola verdiğimde,yolunu kaybeden,soluk almak için duraksayan bi güvercinin dokunuşuyla ayağımı yerden kesmiş,aşağı düşmeme sebebiyet vermiş.Yere çarpışımı,düşüncelerimin oluk oluk aktığını,parmaklarımın kırılmasını,belirsizliklerlin altına gömülmemi,isimsiz bir taşın baş ucumda ebediyen nöbetçi olmasını istediğini bana farkettirmiş.Doymak bilmez açlığını bu tatsız hislerle perçinleştirmiş.Kıpırdayamaz halde beklerken ne tür nede cinsiyet ayrımını yapmayan caniler gibi düşlerime çullanmış,iki eliyle boğazıma yapışmış,acı kokan nefesini suratıma üfler şekilde beklemekte.Benden alabileceği tüm değerlerle neyi farketmemi istediğini gözlerime çakan flaş etkisiyle hissetirmeye niyetli bir şekilde.Zaman adı verilen bu kaygıda bilincimi toparlayabilme fırsatı bulduktan sonra acıyla doğarcasına,sesimin kulağını kanatırcasına çıkardığım sesle dikkatini dağıtarak,hayatın sürekli kollarıma bıraktığı yüklerin etkisiyle zincirlerini kırarak,omzuma oturduğunda dengemi korumaya çalışan ayaklarımı yere daha sert basarak,en kararlı şekilde o belirsiz boğazına yapışmış ve bu sefer,neyi farketmisini istediğimi tüm gücümle anlatmak niyetindeyken o pis gülüşünü gösterdi.Senden istediğim buydu dercesine ellerimin arasındayken heycanına yeniden kavuşan nefesimin etkisiyle paraşüt çiçeği gibi uçup kaybolmuştu.Nefretin nesi vardı bilmiyordum ama neyin eksik olduğunu biliyorum.Belki o uçurumun başına bir kaç kere daha gelicem.Bu sefer ufka bakmak,dalgaların sesini duymak,rüzgarın tenini hissetmek,huzurun elini tutmak,sonsuzluğa yol almak niyetindeyim.

17 Şubat 2009 Salı

Kalp,sen bana zararlısın



Kanımla muhatap olman yetmiyor muydu sana , birde düşüncelerime bulaştın şimdi.
Kendi yolumu çizmeye çalışırken,başka çizikler attın kalemin üzerine?oyunların için mi bu çizik yoksa gün mü sayıyorsun?
Sende sıkıldın biliyorum,kim geldi derken güle güle bile diyemediklerinde oldu.paylaşmaktan mı sıkıldın? yoksa misafirleri mi ayıramadın ? ,anlamadım.
Ufacık bir tıkırda hemen içeri aldın geleni,kim geldi diye bakmadan,kalp hırsızı mı yoksa eğlence tünelinde yolunu kaybedenler mi ?
Aşk'ın tarifini bile duymadın,içim dediklerin içine oturdu ve kumar masasına çevirdi.Oynamaya devam ettin.tek bi hamlede mi kaybettin yoksa en başından hilelimiydi bakışlar?
Çaresiz kalınca mantığa seslendin,bu sefer bağırtılıydı yanıtları,tartışmaya girmeden başladın hızlıca kaçmaya , soru sormayı mı beceremedin ? yoksa çok mu meşgul ettin ?
Kaçmak istedin,yarattığın labirentte kayboldun,sessiz çığlıklar attın sanki göğsümü yırtarcasına, yıkmaya çalıştın duvarları.dikkat çekmeye mi çalıştın yoksa can acıtmak mı niyetin ?
Kavgalar ettin mantıkla,zayıflığın göstergesi dedi.benim sebebim yok dedin.Bi türlü barıştıramadım sizi,hanginiz haklı ? hanginiz cezalı ?
Hiçbir zaman anlamadım seni,aynı şekilde sende beni,bir süreliğine ayrı kalmanın vakti geldi.Barışamıcam seninle,kendine değer vermeyi öğrenene kadar,gerçek çarpıntını görene kadar.

Güzel Bir Cuma günü



Hayatın dar sokaklarında koştururken bugün düşler sokağından geçtim.
İlk kez caddeleri güzel ,insanları neşeli, havası temiz dünya mükemmel bugün.
Neyin peşindeyim biliyorum,bilmemezlikten geliyorum.Ama o biliyor.
Kadıköy de biliyor,kaldırımlarda,lambalarda,içim haykırıyor adeta.
Kalp taşıdığımı ben bilmiyormuşum,göremediğimden değil hissedemediğimdenmiş meğer.
Herkes anlayışlı bugün bana yada ben çok samimiyim onlara,sohbetler tatlı daha başka.
Konuştuğum her esnaf,adres sorduğum her insan,karanlık,ıslak caddeler bile.
Kendime engel olamıyorum bugün ilk kez isteyerek ve çıldırırcasına bulana kadar.
Doktorun en zor ameliyatı,oyuncunun en dramatik sahnesi,şairin satırlarda kaybolması kadar gerçek.
Bir yanda ben diğer yanda bana sırıtan kader,sonunu bilmiyorum ve sadece anı yaşıyorum.
Bugün günlerden neydi? durdum tarihe baktım,Cumaydı , 13 şubat ama aynı şubatlar gibi değil aksine saatler daha hızlı,her dakikanın ayrı bi tadı vardı.
Tekrar tekrar geçtim aynı sokaklardan,saksofon sesleri eşlik ediyordu akşama,ama aklımda tek bi film oynuyordu.
Düşüncelerinin şekil verdiği,düşlerimdeki hediyeyi şuanki özlemimle verebilmekti.
Kader cilvesini yaptı ,hangi dükkana,mağazaya ,hangi sokağa baktıysamda bir türlü bulamadım ,bulduklarımsa hatırı sayılır konuşmalardı.
Ya çok erken davrandım belkide çok geç kaldım,aklım dolu ama ellerim boştu.
yağmur izin vermedi üzülmeme felekten bi yağmur damlası bıraktı yüzüme,o da beni serinletsin diye.
yinede üstümde tatlı bir yorgunluk,başımda yağmur,elimde çanta,içimde deprem.
Dönerken bir vitrinin camında yüzümü gördüm,bir şeye ilk kez anlam vermeye çalışan çocuklar gibi biraz da tebessüm etmiş bi halde bakarak ;
Ne yapıyorum ben ? bu dünyayı kenara bırakıp,yeni bir dünyaya adım attıran.
Limanı belli olmayan bir gemide kalpten bir pusulayla harikalar diyarına yolculuk yaptıran.
Yüzüne bile daha görmediğim bir güzelin hayalini kuruyordum.O da bilip aptal diyordu belkide.
Kahkahalar atıp yürümeye devam ettim,bu kez umudum kırık ama toparlanacak gücüm hala var.
Mantığın tokatı sert oldu ama haklıydı.Neyin hayali neyin düşüncesi, ortada ne vardı ki ?
Utanmasam onu gidip isteyecek cesarete sahipmişim gibi gerçektende aklım yerinde değildi.
Bu kez gülümseyebildim.Yıllanmış şarapların,fırından yeni çıkan ekmeğin kokusunun,beklenilen sözleri duymanın ötesinde fevkalade bir histi gülümseten.
Biliyordum olsun ya da olmasın o herşeye rağmen buna değiyordu. Bigün o gidecek.Belki bi uçakta,belki İstanbul'da,belki başka bi yerde elini tutucak mükkemmel aşkın.Hatırlamıcak bu adamı,hatra değer bişilerim var mı ?Belkide şans bana güler ya da güler geçer.
Gökyüzünde bir şeylerin sesini duyar gibiyim.Yoluna devam et Can,bunlar hayatın en güzel cilveleri belkide,
Teşekkür ediyorum hayata,yıllar öncesinde beni o arkadaşla tanıştırdığı için,güzel şeyler yaşattığı ve yaşatmaya devam ettirdiği için...

Herşey tadında güzeldir.

Psişik Sevgili


 
Telekinetik sevgilim benim , söyle şimdi hangi alemdesin
Bakışlarınla yerinden oynuyor,zıplıyor kalbim
Ruhum daha da parıldar seni her düşündüğümde
Bedenim canlanır tenin,tenime değince

ben demeden düşüncelerimi okursun sanki
konuşmaya gerek yok çünkü hissetmen yeterli
atacağım her adımı benden önce bilirsin
saklamam senden bir şey,saklasamda bilirsin

Tesadüf mü ? zannetmem herşeyin sebebi var
çekim yasası herşey,sana çeken çok şey var
burcum uymadı mı sana ? yükselenimi deneyelim
dizerim tüm gezegenleri , yeter ki olmaz demeyelim

Evren diyor ki bana ne dilersen dile benden
ama boş düşünme sakın ne istediğini bilmeden
Söyleyeceğin her sözün benim için emirdir.
Olumlu düşünürsen tüm sırlarım senindir.

Bu dünyadan gidersem , başka boyutta görüşelim
unutmazsan eğer beni gelirken çok sevinirim.
Fani bu dünya canım,üzülme olanlara
Hatırlıcam her anı,seninle yaşananları

yıldızlara yazdım şimdi aşk denilen bu şeyi
parladılar birer birer çok çok teşekkür ettiler
dediler ki nedir seni buralara kadar getiren
o herşeyden değerli,henüz kimsenin bilemediği.

Dedim ki bende sölerim ama anlar mısınız bilemem
tüm evreni sunsalar da bir an bile düşünmem
her anı aşk dolu,mutluluk dolu biri o
içiyle,dışıyla mükkemmel dünyalı bi indigo

Zamanı varken insanın söylemeli sevdiğine
Zamanın dolduğunda dönmek çok zor geriye
Aşkını tarif edemeyenlerden biriyim ben sanırım
daha düşündüklerim var böyle bir sevgiliye =)


Soru çok , Nedeni yok !



En çok merak ettiğim konulardan biri "insan".Yeryüzüne geliş sebebimiz,soruları belli olmayan bi kağıtta sınava girmemiz.Koskoca evrende,evrene göre küçük bi gezegende canlı organizmaların yaşadığı ruh halleri.İnsanların yeryüzüne inme sebebini kulaktan dolma duymuşumdur.Adem ve havva yaratıldı.Ve 

"Andolsun ki biz insanı çamurdan süzülmüş bir hülasadan (özden) yarattık." (Mü`minun, 12). 

Daha sonra balçık halini alan bu çamur özünün zamanla değiştiği ifade edilir. 

"İblis: `Ben bir salsaldan (kurumuş çamurdan) değişken bir balçıktan (Hamein mesnun) yarattığın insana secde edemem` dedi" (Hicr, 33).

daha sonra adem ile havvayı oyuna getirdi.Adem ve havva'nın bu elmadan ısırık alması sonucu belkide gökyüzünde dolaşmak yerine yeryüzüne ayak basmak zorundayız.İnsanlara sizce insan neden var diye sorduğumda haklı olarak "bilmem,geldik yaşıyoruz işte,boşver bunlara gerenk yok,çok düşünmedim akışına bırakmak lazım,bu dünyada bunları düşünecek zaman yok aslında gibi gibi cevaplar aldım.Düşündükçe dahada garip bi hal alıyor.Sonsuz olan bu evrende küçük bir nokta kadar yerimiz olan dünyada İnsan üzerine türlü türlü olaylar yaşıyoruz.ibret alınması gereken olaylar,öbür dünyanın daha önemli olduğuna dair işaretler bu gibi şeyler.İnsanların çoğunda artık bir görüş hakim olmaya başladı.Erkeklerin kadın gibi davranması,zinanın çoğalması,hırsızlık,bi rivayete görede binaların çoğalması,küçük afetler akla gelen her türlü kötü olay "Kıyamet artık yakında az kaldı" düşüncesi sardı herkesi.birinden duyduğumda birşeye görede ( araştırdım ama bulamadım henüz).. Hz.muhammed 2000 yılından sonrası ile ilgili bir hadiste bulunmuş. ve o hadiste 2000 yılından sonra bunu yapanların cennete gideceklerini belirtmiş.. 2000 yılı zaten geçti diye düşünebiliriz.bu yıl miladi takvime göre değil. O zamanların hicri takvimi ile belirlenmiş.Şuanda hicri takvime göre 1430 yılındayız.Bu da demektir ki 2000 yılına kadar en az bi 570 yılı daha var.ve hadisten sonraki yıllarıda var.Kıyamet için bi 600 yıl daha vardır belki .. belki bugün belki yarın kimse bilemez.Şuanda dünyanın hali böyleyse peki bundan sonrasında ne olur oda bilinmez ya düzelir ya düzelmez.İnsan için bu dünya bize gümüş tepside verilmişti.Zaman geçtikçe bu tepsinin altına cehennem ateşini koyduk.bi kısmımız söndürmeye çalışırken bir kısmımızda odun atıyor.Her koyun kendi bacağından asılır ilgilendirmez.Bizi tüm canlılardan ayıran en önemli özelliğimizde düşünmek , bize sunulan altın bir tılsımdır.Allah'da bize bazı şeylerde düşünmeyi sınırlamış.Mesela Allah'ın kendisini düşünmeye çalışmamızın şirk olduğunu biliyoruz çünku biz bu kavramı bu dünyadan gördüklerimizden yola çıkarak tanımlamaya çalışıyoruz bu da karışıklığa sebebiyet veriyor.Akıl,Düşünmek bunlar herşeyden sadece bir şeydir.Beynimizin işleyişi ile ilgili , nasıl çalıştığı tam olarak bilinilememekle birlikte göremediğimiz tam olarak anlayamadığımız beynimizin,bu tür düşüncelerde öncülüğünede güvenemiyoruz.bu konuda soru işaretlerinden meydana gelen beynim henüz yüzlerce sorumdan birazına yanıt buldu.Bu cevaplarda tatminkar değil.O yüzden fazla düşünmek yerine bize kılavuzda yazana göre yaşamamız önerilir.Aslında yaşam rehberimiz önümüzde duruyor.Tenezzül etmiyoruz kapağını kaldırmaya sadece duvara asmanın onu yüceltmek olduğunu zannediyoruz.Artık öyle bir hal aldıki , yazanların kişiliği nedir,saf dille mi yazıyolar,yazdıklarına ne kadar yorum yapıyolar,kimin mealini okumam gerektiğine , kiminkinin doğru olduğuna karar veremiyorum,bu yüzdende bende okumadım,evet birazda üşendim araştırmaktan,tam olarak okumadığım içinde okuyanlardan cevaplar istedim.yorumların bile yorumları,bilinmeyenin kendinde bilemedeği soru işaretleri varken noktayı koyucak satır bulamıyorum.Sorma arzumda hep devam edecektir.Ya da en iyisi akışına bırakıyım gitsin canım.Önüme çıkanlar da yanlışı doğruyu ben seçiyim.Doğru bildiklerim yanlışım,yanlış bildiklerimde doğru olabilir.En doğrusu bu konularda bize açık kaynak olan kitabı birebir okuyup öle düşünmek herhalde.Boşuna denmemiş "OKU" diye.

"Daha ortadan kaldırılmadan Kur'an'ı çok okuyun." –Oradakiler: 'Diyelim ki, Mushaflar kalkacak, ya insanların ezberinde olan Kur'an ne olacak?' diye sorduklarında, Abdullah: 'Bir gecenin sabahında kalktıklarında, tam bir fukara (Kur'an fakiri) olacak, ezberlerindeki 'lailahe illallah'ı bile unutmuş olacaklar. Artık Cahiliye devrinden kalma sözler ve şiirlerle uğraşacaklar" Diğer bir rivayette ise, şöyle demiştir: "Kur'an'ın üzerinden öyle bir gece gelip geçecek ki, ne Mushaflarda ve ne de insanların ezberinde bir tek ayet bile kalmayıp ortadan kalkmış olacak" (Darimi, Fadaâilu'l-Kur'an, 4).

Abdullah b. Ömer ise şöyle demiştir: "Kur'an geldiği yere dönmeden kıyamet kopmaz. Şöyle ki; Kur'an, Arşın etrafında arı vızıltısı gibi bir vızıltı çıkarır. Aziz ve Celil olan Rab: 'neden böyle (adeta inler gibi) ses çıkardığını sorar. Kur'an: 'Ben Senden çıktım, şimdi yine sana döndüm. Çünkü, artık okunuyorum fakat benimle amel edilmiyor' der. İşte o zaman Kur'an kaldırılmış olur". (Nebhanî, a.g.e, s.847).

neyin doğru,yanlış olduğuna karar verecek olana gene biziz.Belkide bu yazılanlarda günümüze sade haliyle gelmemiştir.En sinir olduğum konulardan biride dini kullanarak sömürerek bu yola çekmek istemeleri.yapmazsan şöyle , böyle olur.Sanane ki kardeşim. Allah ile aramda senin işin ne ? insan dinini kendini içinde yaşamalı,bu tür sömürlerle bir yere gelineceğinide inanmıyorum.Böyle yapmalarının sebebinede bir soru işareti daha koyuyorum ama sitem ederekten. Bu akıl bu beyin benimse istediğimi sorarım,istediğimi düşünürüm adabınıda bilerekten. Dünya ömrü kısa zamanımız varken yapmak istediklerimizi yapmalıyız.Günahıda , sevabıda boynumuza.Bunları yazmamın sebebi var mı ? hayır yok.Ama herşeye rağmen paylaşmak güzeldir.

Konuşurken ayrıca bıktırırım.



Dilimiz kas yapısı bakımından bedenin en güçlü organıdır.O kadar güçlüdür ki saatlerce durmadan çalışabilir,bir konu hakkinda bir şeyi anlatmayı denediğimizde karşımızdaki insanı ruhen ve bedenen yorabilir.Bugün buna tanık oldum.Karşımdaki insanı can kulağıyla dinledim.o kadar çok dinledim ki artık yavaş yavaş telkinde bulunmaya başladım ya sen bayıl yada ben.O da o kadar heycanlı anlatıyordu ki karşımdaki kişiyi kırmamak için sürekli ilgileniyormuşum gibi görünmeye çalıştım.tam otuz dakika boyunca hiç birşey anlamadığım halde sanki konuşmayı,duymayı yeni öğrenen bi çocuk gibi ağzından çıkan kelimeleri izledim.konuşma bitmemişti hala konuşuyordu.en sonunda yanımdaki arkadaşım işimiz var gitmemiz lazım dedi. ve bende oh mucize oldu diyerek heveslendim.ve oradan uzaklaştım.uzaklaşırken bile hala bana bakıp bişiler anlatıyordu.İçimde bir kahkaha tufanı kopuyordu artık.Biliyordum Can'ın beyni errorlerle doldu diye kendi kendime içten içe gülüyordum.En sonunda derin bir oh çektim ve beni rahatız eden o ufak tefek gürültülere bile empati duymaya başladım.Karşımızda biriyle konuşurken kimse acaba anlattıklarımdan sıkılıyor mu diye düşünmez.Ben ona sürekli anlatıyorum,paylaşıyorum ama o bana dinleyecek toleransı tanıyor mu ?.Eğer bu şekilde devam edersek kısa süre sonra konuşacak kimse kalmıcaktır.İnsanlar ilgisini çektiğimiz şeylerde çok üstünde dururlar.Bir konuşma esnasında karşımızdakinin sıkıldığını farkediyorsak onun ilgisini çeken şeyleri yakalayarak diyaloga katılmasını sağlayabiliriz.Giydiği kıyafetin renginden yola çıkarak ya da konuşurken söylemiş oldugu bi kaç nitelikli cümleden dikkat çekebilecek sözler sağlayabiliriz.Hayatımızınen önemli parçasından biri olan konuşmak insana hayatında yön veren,ağzımızdan çıkan kelimelerle yolumuzu şekillendiren ve çoğu zaman hayat kurtaran parçamız.Boşuna dememişler tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır diye.Bir çok insan sadece konuşması ile hiç tanımadığı bir insana öngüven veriyor.Bu sayede her türlü işinizi karşınızdakine dilin gücüyle yaptırabilirsiniz.Ya da tam tersine konuşmaktan sıkıldığımız birine zıt düşüncelerle kırmadan sinyalde gönderebiliriz kırmamak adına.Ama konuşurken sölediklerinizin gerçekci olmasına ve dünyadan fazla uzaklaşmamasına dikkat edin.son lafım bunu okurken okumaktan bıkanlara.Sizleri seviyorum :D

STRES



STRES ! adını görünce bile yüzümde anlamsız bi tebessüm olur.Neden ya stres , hep stres, hep stres.Mutlu geçen tüm günü tek bir stres mahvedebilirken nasıl olurda tekrar pozitif olarak devam edebilirim.Kimi zaman telefonda,biri ile tartışırken,bizden bir şey istendiğinde,sevdiklerimizkavga ederken bu arkadaşı hep baş ucumuzda buluruz.Çevremizde gördüğümüz , duyduğumuz bize karşı tehdit oluşturan herşey potansiyel stres alıcısına çevirir bizi.Peki bundan nasıl kurtulalım ? hadi git diyince gitmiyor ki ?. Stresi azaltmak için olaya hakim olmaya çalışmak ve olabildiğince sakin olmaya çalışmak.İyide karşımda hararetli bir tartırşma varken hep sakin olup hem olaya nasıl hakim olabilirim ki ?. Stres ve panik beraber takılan iki tiptir.Ne kadar strese girersek o kadar öfke ve panik oluruz.Panik oldukça konuya odaklanmamız zor bir hale gelir ve söylediklerimiz anlamını yitirebilir.Şöyle düşünün ; Biri sizden acil bişi istedi.O şeyin o an bulunması ve yapılması gerekenin bi an önce yapılması lazım.Biri bize acil lafını söylediğinde istemeden beynimiz harekete geçer,Ufak çapta bi panik sinyali gönderir.Çabuk olması gereken bir şeyi çabuklaştırmak için ne kadar zaman kaybedersek sinyalde o derece büyür. ve tüm bedenimizi kontrol eder.Elimiz belimiz birbirine dolaşır. Macarena misali bu süreçte devam ederiz.Stres bizi ipin ucundaki kukla gibi oynatır.Bizi o an için çaresiz bi çocuk gibi o yana bu yana koşturur.Zaten bu koşturmaca esnasında vakit kaybediyoruz.O zaman koşturmak yerine bi durup soluklanalım.konuya biraz daha soğukkanlı bakalım.Aklınızın bi köşesine küçük bi postit yapıştırın.Benden ne istendi ? bu konudaki kaynaklarım neler ? dışkaynak bulmam gerekir mi ? İlk olarak ne yapılmalı ? Neler yapabilirim ? gibi gibi kendinize göre bir plan bulundurun.Oradan devam edin.Bunları düşünürkende panik oluruz.Olaya olduğunca sakin yaklaşmaya çalışırız.
- Bunu buraya niye yazıyorsun herkez biliyor ya bunları !
- - herkez biliyorda uygulayabiliyor mu peki ?
- Uygular,uygulamaz ne bilim ben , sonucu söle bize!
- - İkide bir çıkıp çıkıp durma ya , strese sokma beni 
- İşim değil mi , sokarımda çıkarımda anca bıdı bıdı
- - Kriz bi sana vurmadı ya sürekli başımdasın
- Kriz benim ortak,krizsiz stres mi olur muş
- - senden var yeterince kaçıl şurdan.
- Notun bitene kadar başındayım,hadi bakım,
- - iyi o zaman oku biraz belki strese girersin,
- Ha Ha Ha çok komik ...iyice cıvıdı bu da

Hangi konuda olursa olsun , konuya hakim olmak için sakin olmak gerekir.Çünkü stresli yaklaşmak bize bişi kazandırmıcaktır.ne yapıcağımıza karar vermek için kullanıcağımız zamanın 10 mislini stresde bize yapıcaktır.Olaylara ne çok zor ne de çok basitmiş gibi yaklaşılmalı.Yani olursa olur olmazsa olmaz dememek ama tedbiride elden bırakmamak gerekir.Yapabiliceğimiz şeyleri ortaya çıkarmalı , karar vermeli, az da olsa kendimizce bir sonuca varabilmeliyiz.Çünkü karşımızdaki bizden birşey beklemektedir.Olmuyorsa bunun sebebi şudur,şunlardan dolayı olmuyor açıklamamız gerekir.Zaten mantıklı bi açıklamanız varsa bir konuda strese girmeniz gerekmez.Olmuyor diye birşey yok kardeşim.Olmuyoru aklından çıkarmalısın.Olmadığını zaten bende biliyorum ama bunun olmama sebebi şudur ve bunun benimle bir alakası yok.sana onun yerine şöyle bir çözüm sunabilirim.Bir daha böle bi durumla karşılaşmamak için bunu yaparsan tartışmak zorunda kalmayız.İnsanlara istediğini sölemekde ortalığı yatıştırır ama kimse bu kadarda aptal değildir.Böle yapmak durumu toparlamaktan çok karşınızdakine olan güvenide yok eder. "Ben senin ne demek istediğini biliyorum.Olsun yada olmasın sen tam düşündüğün gibisin.o düşündüğün mükkemmel tablosun sen.ben sana ayna yardımıyla o tabloyu göstericem.ama aynada "benim tablom olucak!",merak etme sen"
etik olmasada bunu kullanan ve istediğini elde eden çoktur.o an için hem kendi stresini ve karşındakinin stresini alır.her stres yaşandığında bu mekanizme devreye girer. bu daha çok olaydan kaçmaya benzer.Stresi sürekli görüp kaçmak gibidir.Bir planı ve mantıklı bir açıklaması olan herşey insana huzur verir.ferahlık verir.Zaten bu şekilde devam ettikten sonra yapılmayan bişi kalmıcaktır.Onun telafisi mutlaka gerçekleşir.Karşımızdaki stres satıcılarından stres almak yerine siz kendi sakin ve planlı postitlerinizden verin.Zaman harcamak yerine zaman kazanmış olun.

Görmek istediğim her an


İlk defa korkuyorum bu kadar ileri adım atmaktan ya da kendimi kaybetmekten

kırmadığım zincirlerim beynimin bi parçası olmuşken sökemiyorum ne içimdeki beni ne de tarifsizi
Bin kılıç darbesi gelse yinede umursamaz kalbim,kaldıramam ellerimi bu kez kendimi savunmak için
Aklım benden bağımsız hareket ederken daha da güçlendiğimi zannederim.Sanki aynı fikirde 2 kişiyim.
Görmez gözlerim gerçeği,her ayna darbesinde göstermek istesede,gene bin parça tüm görmek istediklerim
Görmek istediğim her an biraz daha heycan sarar ağırlaşmış ruhumu,kendini kaldırmak için aklıma tutunur,bedenimde şekillenir,gerçek üstüne adım atar,acıdan sekerek geçer.Uykuya dalmadan ayrılırım bedenimden yukarıya tırmanırım tutunduğum gümüş kordonla,bilincimi açar,özgür bırakırım kafama mızrak gibi saplanan yaşanmayan anıları,güneş doğarken ve batarken gördüğüm tüm şeylerin sebebini arar beynim,kendince hayallerini şekillendirmeye çalışır,sonra tekrar aşağı inerim,uyandığımda hatırladıklarım görmek istediklerim mi yoksa canımı acıtanlar mı anlayamam,hayat ve ben , ilişkiler çelişkiler , kazanmak ve kaybetmek , şeytan ücgenine bir parça daha ekleyebilmek mesele,doğru parçayı bulduğumda muhteşem dörtlüye tamamliyabileceğim o an . istiyor bedenim,ruhum görmek istediğim her an.söylemek istediğim,içimde sakladığım küçük bi ışık gizli,anlattıkça azalır sanki,dışarı açtıkça çeker kendini içeri,içime attıkça büyür,her doğru adımımda ruhumu sarar,bana değil karşımdakinede ışık verir,farkettirir bana karanlığın bile gölgesi olduğunu,içindeki ışığı kaybedenlerden olmamı istemiyor,ışığı korumak,kendini korumak,insanları koruyabilme fırsatı için küçük bi ışık onun için,püf noktası bunu nerede kullanabilmen gerektiği,fazla ışıktan herkesin gözü kamaşır rahatsızlık verir,mütevazi olmak ister,ışık oyunlarından hoşlanmaz,Allah'ın verdiği özellikler bize herşeyi oluşturma gücü verir.sınırsız güç bu bize bahşedildi.ama kontrolsüz güç bizim vesvesemiz oldu.kendini kontrol edebilirsen sınırlarını aşarsın,ışığımı kaybetmemek ve hep koruyabilmek işte görmek istediğim her an.Işık olmadığında bütün renkler siyahtır...


 

Süper Kadın



Her erkeğin gönlünde "düşlerimdeki kadın" modeli vardır.Zaman zaman hepimizin düşündüğü bir sevgili modeli olmuştur.Bu hayal ne kadar güzelde olsa , farkedilmesede bir bakıma olumsuzluk yaratır.Çünkü ; bu kalıbı benimseyip karşına çıkan fırsatları ince elekten geçirebilirsin."ya bakışları güzel , gözleride güzel ama tam olarak istediğim gibi değil." zaten olmaz o fırsat zaten sana bir sipariş olarak gelmemiştir.Bir çoğumuzda karşımıza çıkan bi fırsatı iyi değerlendirdiğimizi düşünürüz.Hiç düşünmesende tam istediğin özelliklerde biriyle çıkmaya başlarsın."işte benim süper sevgilim,tam istediğim gibi".Herşey böylede çok güzel gidebilir.Fakat hiç kimse her zaman harika olmak zorunda değil ve olamazda.Çünkü düşündüğümüzde hep harika , hep harika , devamlı ben bu anı bu görüntüyü istemişimdir.Beraber vakit geçirilen zamanlarda ufak bir tatsızlık yaşansa ya da ters bir fikir ayrılığına düşülse , istenmesede bir soğuma gerçekleşir, beyninin bir köşesine yerleşir."ama böyle olmamalıydı." şimdiden bi 10 puan kaybedildi.ne oldu ?. Ama dışarıdan herşeyiyle mükemmeldi.İçeri girince biraz daha soğuk bi kapıdan geçtik sanırım.Hayat hep mükemmel değildir.Bize yansıttığını ya emeriz ya da ayna gibi dışarı yansıtırız.Hiç kimse negatif olmak istemez.Üzgün olmakda istemez.Sürekli neşeliyim,harikayım,hayat bana güzel bende ona,yenilmezim modunda takılmak isterler.Olumsuzlukları ne kadar içine atarsan at bazı şeyler içinde dönüp durmaya devam eder.karşı tarafın bir dokunuşuyla açılan kapıdan çıkar ve bi zaman sonra bumerang olarak 2 tarafada çarparak geri döner.Gözlerimizi sadece dış görünüşe ayırmayıp birazda içerde görünen dünyaya çevirsek eminimki dışarıdan daha mükemmel bir görüntüyü farkedebiliriz.Hiç dikkat ettiniz mi ? güzel bi kadının yanında bi erkek gördüğümüzde verdiğimiz tepkileri ? "bunun böle bi adamla ne işi olur daha iyisini de bulur" sonra benim neyin eksik ? ünlülere bakın; beraber oldukları adamlar daima cok yakışıklı adamlar değil ya da çok güzel kadınlar . Aklını imaj yerine birazda daha fazla düşünmeye harcasan neler elde edebileceğinide düşünebilrisin.ama yok " çok düşünen kel kalıyormuş" modunda gezersen tepende sultan otursa,gönlünde harem kurulsa yel alır.Belkide doğanın kanunu bu.Hepimizin birazda ulaşılmayana karşı bi açlığı var.Hep biraz daha iyi olsun.daha çok olsun.istiyorum da istiyorum.yaramaz çocuklar gibi mantığı bi kenarıp sadece ona karşı anlaşılmaz bi açlık besleriz.başkasında olunca kıskanırız,çıldırırz.Sahipolduktan sonra tüm o duygular,tüm o heycan kaybolur.Artık elindedir.ulaşamamanın şeytani tadı artık damağından gitmiştir.Herşeyin bi dozu bi zamanı olduğuna inanmışımdır.Aşırıya kaçmak kimseye bir yarar sağlamaz.sonra süper sevgilin yanında olsa bile sağa sola bakmaya başlarsın."Aslında başka süperlerde varmış".Yani hayatın süperman le başrol oynamak için geçicek.Süperman e dikkat ederseniz ne kadar muhteşemde görünse o bunun pek farkında değildir.Çünkü onun iç dünyasında olay aynaya baktığından daha büyük.Aynaya bakmıyordur bile.Günlük hayatında gayet normal bi insan modunda.ne hava atmaya çalışır ne de aman ne de bilginlik taslar.Sadece gerektiği zaman kendini tam anlamıyla birşeye adepte eder sonra ne olur "başarı kaçınılmaz olur".Aynı spiderman gibi Peter da normal hayatında normal sıradan aşık bir genç olarak takılıyor.Süper özellikleri olsada nafile onun süper bi kadını var hayalindeki gibi Mary.Mary onun ne kadar ahım şahım biri olduğunu bilsede fazla yüz vermiyor.Mary O, örümcek kıyafetli adama aşık oluyor.Bütün süper kahramanlar hep mükkemmel bi imajdan oluşmuş gibi görünür.İç yaşantılarında hep bir sorun hep bi olumsuzluk vardır.İnsanıda süper yapan bunca olumsuzluğa rağmen dışarıya pozitif ışınlar saçması olmalı.Ne kadar doğrudur bilmiyorum ama inanıyorum.Gerçekten pozitif enerjinin gücü var.Karşımızdakine bunu aktarabilirsek herkese mutlu bir tablo çizmiş olur.İnsanlar kendine huzur veren,güven veren kişiyi daima ister.Bu güven de sadece imajla olmaz.Bir çok süper kadın vardır.Şu slogan herkesin ağızındadır " Her başarılı erkeğin arkasında mutlaka bir kadın vardır."Bu deyimden şunu anlamak gerek bence bi erkeği başarıya taşıyan şey sevdiği kadının daima sunmuş olduğu sınırsız desteğidir.Hepimiz zor anlar yaşıyoruz.Bağırırız,küfrederiz,dağıtırız,ağlarız, iş iyice içinde çıkılmaz bi hal almıştır.Olabildiğince en berbat en doğal halimizye karşındayız.Bi an hiç beklemediği bi adam var karşısında,en bilinmedik huylarımızda sergilemiş olabiliriz.doğaldır.Bunları aşıp her türlü anında yanında olan bi kadın varsa,zaten o süper kadın tabirini almıştır bana göre.Benimde hayalimde bi süper kadın imajı vardı. Nasıl mı ? " kumral,yeşil gözlü,uzun boylu,sevmeyi bilen vs. vs. vs." bir dakika galiba  süper bi kız gördüm. hadi görüşürüz.