7 Ağustos 2010 Cumartesi

Tavşan Deliği



Neye inanıp inanmamak konusunda şüphelerimi eksiltirken,şimdi tekrar 0'dan ileriye eksilerek ilerlediğinin farkındayım.İki tarafıda sonsuza giderken ortada bi yerlerde beklemek sanki düşünmeden,anlamadan,nedenini sorgulamadan öylece beklemek,ansızın zorla uyumaya çalışmaktan farksız geliyor şimdi.Uyurgezer halde yaşarken o tavşan deliğine düşmeseydim hiçbirşeyi umursamayacaktım belkide.Belkilerle hayat devam etmediği gibi.İyi ya da kötü bi son bulacaktır hepimizi.Arada sırada uçurumlar açarak süpriz yapan belirsizlik,Gölgemin gölgesi gibi o deliğe girdiğimden beri koca bi delik açmaya çalışıyor içimde belliki.Kum saatini tekrar ters çevirerek neyin doğru,neyin yanlış olduğu konusunda karar vermemi zorlaştırıyor.Camdan bir fanus içinde hamsterin tekerleği üzerinde sürekli koşturmasından farksız geçiyor zaman.Ne tarafa çevirirsen çevir yine olduğun yerdesindir sadece zaman kaybı yaratmaktan başka.Bunları yaşarkende bir şey tarafından izlendiğinizi düşündüğünüz oldu mu ? Herşey iyi giderken birden herşeyin kötüye gitmesi ya da herşey kötü giderken birden iyiye gitmesi.İki seçenek var önümde .Bütün bu olayların sebebi benim ya da bu dünyanın kesinlike imtihan sürecinin içinde bulunması.Herşey birbirine girdi şimdi Kuantum,Din,Kader,İnsanlık.Asla sonu bitmez açlık kemiriyor içimi arayışlar.Herşey güzel olacak deriz.Tüm felsefe bu yönde olur.Ama olmaz.Hayatı pozitif yaşamaya çalışırız.Her sabah uyandığımızda aynaya bakınca bugün mükkemmel bir gün diye yalanlar söyleriz ama öylemi hep ?.Hani testler vardır beyninizin hangi yanı daha çok çalışıyor sağ lob,sol lob ve ya dengeli beyin.Karar verilmesi gereken yerde burası bence.Seçmek istediğin yol bellidir ve sadece ona gidersin.Fakat dengeli beyin bunların içinde en çıkmazı.İki tarafıda kontrol edebilirsin ama asla bi çıkış yolu bulamazsın.Benim yolum burasıdır diyemezsin.Çoğu zaman şahit olmuşumdur.Bi işin içinden çıkamadığım zamanlarda;başarabilirim evet herşey düzelecek , ama olmaz.Sonra Allahtan yardım istediğimde inanılmaz bir biçimde işe yaradığını gözlerimle görmüştüm.Burdaki belirsizlik tüm o pozitif gücün geç işlemesi mi yoksa onun bana yardım etmesi mi ?.Kendi kendime öyle sorular ve cevaplar soruyorum ki çünkü başkalarında duyduğum şeyler beni tatmin etmiyor.Görmediğin bir şeye nasıl inanıyosun sorusuna bende sende doğduğunu biliyorsun değil mi ? Evet ? peki kendini doğarken gördün mü ? Hayır ?. Sonuçta doğdun ve büyüdün.En basitinden böyle bir cevap veriyorum.Tam bir müslümanlık ve deistlik kavramı arasında gidip geliyorum.Ataistlik kavramından bahsetmiyorum.Deist kavramıda çok mantıklı geliyor.Bu düzenin ve evrenin kesinlikle bi yaratcısı var şüphesiz.Herşeyin tesadüf olması imkansızdır bu kadar mükkemmel bi düzenin.Sadece beni yoran soru şu ? evrenin oluşması,insanlığın oluşması milyarlarca canlı bu dünyada ve uzayda ?. Bu kadar mükkemmel bir sistemi kuran yaratıcının bir kitap ile insanlığı kılavuzlaması ne kadar gerçek ? Eski tarihlere bakacak olursak Lut kavminin babil kuşlarının saldırısyla yerlebir olduğu Kuran'da yazıyor.Çünkü sapıttılar.İnsanlığa yakışmayan bi hayat tarzı benimsediler.Allah'ta c.c. onları helak etti.Bizlerin şimdiki durumuda bunu gösteriyor.Gerçekten ahir zamanda yaşıyoruz.Uzaylılar var ise neden kuranda tam olarak geçmiyor.Bir ayette Yerdekiler ve Göktekiler Allah'ındır diyor.Geçen gazetede okuduğum bi haberde Amerika'nın eski başkanlarında biri bulunduğu uçağı bir uzay gemisi taciz etmiş.50 yıl önce yaşanmış bir olaydan bahsediyor.Bunu halka açıklmamasının sebebi olarak "eğer bunu açıklasaydım, Din'e inanç kaybolurdu.İnsanlar şüpheye düşerdi" demiş.Discovery channel'da denizin kaç km altında 350 santigrat derece de sıcaklık olduğunu ve demiri erittiğini söylediler.Ve bu sıcaklıkta değişik canlılar bulunduğunu gösterdiler.Kuran'da tüm canlılar ile ilgili bir ayette 18 bin alem yaratıldığını ifade ediyor.Bir ayette Atmosfer ile ilgili olarak da Gökyüzünün 7 kat olduğunu anlatıyor.O zaman ki teknolojiyle bunu bilmek mümkün değil.Ama bi arkadaşımdan duyduğum bilgiye göre bundan kaç bin yıl önceki bi teknolojiyle piramitlerin oluşumuna ait bir bilgi bulunmuş.Ve bunun şuanki haliyle bile yapılması imkansız.Milyonlarca yıl önceki teknoloji şuanki teknolojinin kaç katı ilerisinde olduğunu gösteriyor.Bu da evrenin sürekli yenilendiğini gösteriyor.Reenkarnasyon olayı çıkıyor bu seferde.Çin'de bulunan bir arkadaşıma oradaki insanların dini inançları konusunda bilgi edinmesini istemiştim.Anlattığına göre orada multi kültürel bir yapı varmış.Tek tanrı inançları pek yok.Cennet yada cehennem kavramınada çok inanmıyorlar.Herkesin kendine ait bi düşüncesi var.Peki nasıl oluyor da Bu dünyadaki , uzaydaki varlıklarla ilgili herşey Kuran-I Kerim' de mevcut oluyor.Müslümanlık,Ehlibeyt,Allah bu yüce kavramları içimizde ne kadar samimi bi biçimde saklayabiliyoruz ? İnançlarımızı kaybetme korkusu varmı ? Teknoloji ilerledikçe bazı şeyleri unutucağımızı düşünüyorum.Yapay hücre,klonlama ,robot devri.Şimdiden Robot yapımı başladı.Önümüzdeki 50 yıl içinde insanların robotlarla evlenebileceği yazıyordu.Son 50 yılın teknojileri diye bir şey okumuştum.Bu dünya yaşlandı hala bizi barındırmaya,bize güzel şeyler sunmaya devam ediyor.İnsanoğlu doymak bilmez halbuki.Değer bilmiyoruz. Kesin olarak inandığım bir şey varsa O'da Allah'ın ta kendisidir.Çünkü çevremde dinle ilgili öyle kulaktan dolma şeyler duyuyorumki dinden soğuyor insan.Hepimizin içinde bize şah damarından daha yakın olan bir şey var.Ben bu tavşan deliğinde ne yöne gittiğimi bilmiyorum.Bildiğimi sandığım şey yanlış,Yanlış düşündüğümde doğru olabilir.Uyanıp sonsuzluğa ulaşacağım günü bekleyenlerdenim.

18 Eylül 2009 Cuma

Susuyorum hemde avazım çıktığı kadar.


Her geçen gün değerini kaybettiğim dünyada , hala bu dünyayı yaşamaya değer kılan şeylerin olduğunu bilmek güzel,çirkin olansa kaybedince değerini anlamak,zamana ve bize değer katan o şeyleri.Belkide gerçek anlamını bilmeye bile layik olmayan,üstüne üstün birde anlam karmaşası yaratan zamansız yolcularla beraber aynı zamanı paylaşmak zorunda hisseder gibi.Nasıl elmas dünyanın en değerli madeni ise insanında en değerlisi sevgide zaman,koşul ve sınır tanımayan.biri somut diğeri soyut olan şeyler birbirlerine çok yakın anlamları taşıyolar.Ve en güzelide bu ikisini bütünleştirip taşımasını bilenler var.Elmasdan kalbi olanlar.Kimimiz onu bulmak için yollara düşerken,kimisi kola takılan saat kadar basit olduğunu sadece zamana bakıp zamanın ne kadar hızlı yada yavaş geçtiğini iddaa ederler.Hiçbir zaman değişmeyecek olan kanunla beraber zaman kaybı yaşamaya devam edeceğiz ta ki değerli olan bu zamanı kullanma şansımız bitene kadar.An gelir ona zamandan fazlasını veririz ve onun için en değerli zamanın birlikte geçirilen güzel zamanlar olduğunu hatırlatıcak izler bırakırız.O izler tende kalıp kalbe geçmediği sürece o süreçte anlamı kaybeder fikrimce.Kimse bi fikir sahibi olmak istemiyor neyin değerli olduğu konusunda ya da fikirler uyuşmuyor değer vermek ya da almakla ilgili.Bi taraf zamana anlam katmak isterken,diğer taraf belkide sadece zaman geçirmek niyetinde.Kimse değerinin farkına varamasa bile başka bir şeyin farkına varmak zorunda kalıcak.Güneşli görünen bugünlerde ya ayrılık gölgesi vurucak akşamlara ya da her mevsime hazırlıklı olmak gerekecek.İklimler söylendiği gibi geçmiyor herzaman çünkü dengeler bozuk.Zaman herşeyi düzeltmek yerine törpülüyor geçmişi,geleceğe zemin hazırlamak için,her törpüde temeli sarsıyor gittikçe.Neyin doğru neyin yanlış olduğu anlışılamadığı gibi.O binlerce anıyla meydana gelen aşkın en saf haliyle tohumlanmış,gözyaşı ile filizlenmiş bu dev çınar olma yolunda görünen tutku ağacının korumanın yolu belkide köklerinden kurtulup başka bir yerde filizlenmeye devam etmiş olması.Ama toprakda biliyor ki o ağacın yerini hiç bir şey dolduramayacak.Ne esen rüzgarler örtecek üstünü ne de yabani otlar ayrılacak dibinden.An gelicek o bir damla gözyaşına yalvarıcak,kuraklığını gidermesi için.Zaman geçicek.Mevsimler gececek.Yaprakları uçuşucak ve toprağın üstündeki o boşluğu örtecek.Bu sefer düşen gözyaşı damlası değil,yeni tohumlar olacak,Toprak sarıcak tohumları,güneşi beklicek,yağmurları çağıracak o tutku agacını yeniden yeşertecek.Çünkü en değerli şeyin birlikteyken geçirilen zamanlar olduğunu ve bu zamanda onun bi benzeri olmadığını biliyor.Hiçbir kökü tutmayı beceremiyor.yada hiç bir kök toprağı derinlemesine işleyemiyor.Belkide filizlenmeyi bekleyen yeni bir tohumun temelleri atılmayı bekliyor.Zaman kaybı,soğuk iklimler ve gözyaşı yerine Sonsuzluk,sevgi ve duygu seli ile birlikte can bulacak.En değerli zamanlar,zamanı unuttuğumuz anlardır.

21 Şubat 2009 Cumartesi

Ofiste yaşanan klasikler


*Kenan'ın tost makinesinde köfte pişirmesi.

*Sadık'ın burun spreyi ile laptop ekranını silmesi.

*Behlül'ün bardağa sallama çay yerine demlik poşet çay koyması.

*Sunucuyu ve monitörü duvar spreyi ile boyamak. ( bknz.Can)

*Webcam ile fare avı. ( Kenan ve Can)

*Ofisten gece bisikletle eve dönmeye çalışmak. ( Kenan ve Can )

*Korhan'ın gülüşü. "w a s d "

*Rocky'nin gelen müşteriyi esir alması. ( Alman Kurdu ama Türk usulü)

*Ümit'in hep birlikte uyuma teklifi.

*Can'ın blog yazmaya başlaması.

Nefretin nesi var ?

Düşünceyle karanlık bi çuvala doldurulmuş,kin adını verdiği prangayla ayağıma zincirlemiş,omzumdaki acının artmasına sebep vermiş, sonunu göremediğim bir uçuruma bakarken,ağzından çıkan alaycı bi rüzgarla dengemi kaybettirmiş,düşler için mola verdiğimde,yolunu kaybeden,soluk almak için duraksayan bi güvercinin dokunuşuyla ayağımı yerden kesmiş,aşağı düşmeme sebebiyet vermiş.Yere çarpışımı,düşüncelerimin oluk oluk aktığını,parmaklarımın kırılmasını,belirsizliklerlin altına gömülmemi,isimsiz bir taşın baş ucumda ebediyen nöbetçi olmasını istediğini bana farkettirmiş.Doymak bilmez açlığını bu tatsız hislerle perçinleştirmiş.Kıpırdayamaz halde beklerken ne tür nede cinsiyet ayrımını yapmayan caniler gibi düşlerime çullanmış,iki eliyle boğazıma yapışmış,acı kokan nefesini suratıma üfler şekilde beklemekte.Benden alabileceği tüm değerlerle neyi farketmemi istediğini gözlerime çakan flaş etkisiyle hissetirmeye niyetli bir şekilde.Zaman adı verilen bu kaygıda bilincimi toparlayabilme fırsatı bulduktan sonra acıyla doğarcasına,sesimin kulağını kanatırcasına çıkardığım sesle dikkatini dağıtarak,hayatın sürekli kollarıma bıraktığı yüklerin etkisiyle zincirlerini kırarak,omzuma oturduğunda dengemi korumaya çalışan ayaklarımı yere daha sert basarak,en kararlı şekilde o belirsiz boğazına yapışmış ve bu sefer,neyi farketmisini istediğimi tüm gücümle anlatmak niyetindeyken o pis gülüşünü gösterdi.Senden istediğim buydu dercesine ellerimin arasındayken heycanına yeniden kavuşan nefesimin etkisiyle paraşüt çiçeği gibi uçup kaybolmuştu.Nefretin nesi vardı bilmiyordum ama neyin eksik olduğunu biliyorum.Belki o uçurumun başına bir kaç kere daha gelicem.Bu sefer ufka bakmak,dalgaların sesini duymak,rüzgarın tenini hissetmek,huzurun elini tutmak,sonsuzluğa yol almak niyetindeyim.

17 Şubat 2009 Salı

Kalp,sen bana zararlısın



Kanımla muhatap olman yetmiyor muydu sana , birde düşüncelerime bulaştın şimdi.
Kendi yolumu çizmeye çalışırken,başka çizikler attın kalemin üzerine?oyunların için mi bu çizik yoksa gün mü sayıyorsun?
Sende sıkıldın biliyorum,kim geldi derken güle güle bile diyemediklerinde oldu.paylaşmaktan mı sıkıldın? yoksa misafirleri mi ayıramadın ? ,anlamadım.
Ufacık bir tıkırda hemen içeri aldın geleni,kim geldi diye bakmadan,kalp hırsızı mı yoksa eğlence tünelinde yolunu kaybedenler mi ?
Aşk'ın tarifini bile duymadın,içim dediklerin içine oturdu ve kumar masasına çevirdi.Oynamaya devam ettin.tek bi hamlede mi kaybettin yoksa en başından hilelimiydi bakışlar?
Çaresiz kalınca mantığa seslendin,bu sefer bağırtılıydı yanıtları,tartışmaya girmeden başladın hızlıca kaçmaya , soru sormayı mı beceremedin ? yoksa çok mu meşgul ettin ?
Kaçmak istedin,yarattığın labirentte kayboldun,sessiz çığlıklar attın sanki göğsümü yırtarcasına, yıkmaya çalıştın duvarları.dikkat çekmeye mi çalıştın yoksa can acıtmak mı niyetin ?
Kavgalar ettin mantıkla,zayıflığın göstergesi dedi.benim sebebim yok dedin.Bi türlü barıştıramadım sizi,hanginiz haklı ? hanginiz cezalı ?
Hiçbir zaman anlamadım seni,aynı şekilde sende beni,bir süreliğine ayrı kalmanın vakti geldi.Barışamıcam seninle,kendine değer vermeyi öğrenene kadar,gerçek çarpıntını görene kadar.

Güzel Bir Cuma günü



Hayatın dar sokaklarında koştururken bugün düşler sokağından geçtim.
İlk kez caddeleri güzel ,insanları neşeli, havası temiz dünya mükemmel bugün.
Neyin peşindeyim biliyorum,bilmemezlikten geliyorum.Ama o biliyor.
Kadıköy de biliyor,kaldırımlarda,lambalarda,içim haykırıyor adeta.
Kalp taşıdığımı ben bilmiyormuşum,göremediğimden değil hissedemediğimdenmiş meğer.
Herkes anlayışlı bugün bana yada ben çok samimiyim onlara,sohbetler tatlı daha başka.
Konuştuğum her esnaf,adres sorduğum her insan,karanlık,ıslak caddeler bile.
Kendime engel olamıyorum bugün ilk kez isteyerek ve çıldırırcasına bulana kadar.
Doktorun en zor ameliyatı,oyuncunun en dramatik sahnesi,şairin satırlarda kaybolması kadar gerçek.
Bir yanda ben diğer yanda bana sırıtan kader,sonunu bilmiyorum ve sadece anı yaşıyorum.
Bugün günlerden neydi? durdum tarihe baktım,Cumaydı , 13 şubat ama aynı şubatlar gibi değil aksine saatler daha hızlı,her dakikanın ayrı bi tadı vardı.
Tekrar tekrar geçtim aynı sokaklardan,saksofon sesleri eşlik ediyordu akşama,ama aklımda tek bi film oynuyordu.
Düşüncelerinin şekil verdiği,düşlerimdeki hediyeyi şuanki özlemimle verebilmekti.
Kader cilvesini yaptı ,hangi dükkana,mağazaya ,hangi sokağa baktıysamda bir türlü bulamadım ,bulduklarımsa hatırı sayılır konuşmalardı.
Ya çok erken davrandım belkide çok geç kaldım,aklım dolu ama ellerim boştu.
yağmur izin vermedi üzülmeme felekten bi yağmur damlası bıraktı yüzüme,o da beni serinletsin diye.
yinede üstümde tatlı bir yorgunluk,başımda yağmur,elimde çanta,içimde deprem.
Dönerken bir vitrinin camında yüzümü gördüm,bir şeye ilk kez anlam vermeye çalışan çocuklar gibi biraz da tebessüm etmiş bi halde bakarak ;
Ne yapıyorum ben ? bu dünyayı kenara bırakıp,yeni bir dünyaya adım attıran.
Limanı belli olmayan bir gemide kalpten bir pusulayla harikalar diyarına yolculuk yaptıran.
Yüzüne bile daha görmediğim bir güzelin hayalini kuruyordum.O da bilip aptal diyordu belkide.
Kahkahalar atıp yürümeye devam ettim,bu kez umudum kırık ama toparlanacak gücüm hala var.
Mantığın tokatı sert oldu ama haklıydı.Neyin hayali neyin düşüncesi, ortada ne vardı ki ?
Utanmasam onu gidip isteyecek cesarete sahipmişim gibi gerçektende aklım yerinde değildi.
Bu kez gülümseyebildim.Yıllanmış şarapların,fırından yeni çıkan ekmeğin kokusunun,beklenilen sözleri duymanın ötesinde fevkalade bir histi gülümseten.
Biliyordum olsun ya da olmasın o herşeye rağmen buna değiyordu. Bigün o gidecek.Belki bi uçakta,belki İstanbul'da,belki başka bi yerde elini tutucak mükkemmel aşkın.Hatırlamıcak bu adamı,hatra değer bişilerim var mı ?Belkide şans bana güler ya da güler geçer.
Gökyüzünde bir şeylerin sesini duyar gibiyim.Yoluna devam et Can,bunlar hayatın en güzel cilveleri belkide,
Teşekkür ediyorum hayata,yıllar öncesinde beni o arkadaşla tanıştırdığı için,güzel şeyler yaşattığı ve yaşatmaya devam ettirdiği için...

Herşey tadında güzeldir.

Psişik Sevgili


 
Telekinetik sevgilim benim , söyle şimdi hangi alemdesin
Bakışlarınla yerinden oynuyor,zıplıyor kalbim
Ruhum daha da parıldar seni her düşündüğümde
Bedenim canlanır tenin,tenime değince

ben demeden düşüncelerimi okursun sanki
konuşmaya gerek yok çünkü hissetmen yeterli
atacağım her adımı benden önce bilirsin
saklamam senden bir şey,saklasamda bilirsin

Tesadüf mü ? zannetmem herşeyin sebebi var
çekim yasası herşey,sana çeken çok şey var
burcum uymadı mı sana ? yükselenimi deneyelim
dizerim tüm gezegenleri , yeter ki olmaz demeyelim

Evren diyor ki bana ne dilersen dile benden
ama boş düşünme sakın ne istediğini bilmeden
Söyleyeceğin her sözün benim için emirdir.
Olumlu düşünürsen tüm sırlarım senindir.

Bu dünyadan gidersem , başka boyutta görüşelim
unutmazsan eğer beni gelirken çok sevinirim.
Fani bu dünya canım,üzülme olanlara
Hatırlıcam her anı,seninle yaşananları

yıldızlara yazdım şimdi aşk denilen bu şeyi
parladılar birer birer çok çok teşekkür ettiler
dediler ki nedir seni buralara kadar getiren
o herşeyden değerli,henüz kimsenin bilemediği.

Dedim ki bende sölerim ama anlar mısınız bilemem
tüm evreni sunsalar da bir an bile düşünmem
her anı aşk dolu,mutluluk dolu biri o
içiyle,dışıyla mükkemmel dünyalı bi indigo

Zamanı varken insanın söylemeli sevdiğine
Zamanın dolduğunda dönmek çok zor geriye
Aşkını tarif edemeyenlerden biriyim ben sanırım
daha düşündüklerim var böyle bir sevgiliye =)